İmtihanlarda kopya çekmenin hükmü var mıdır, din acaba bu konuda bir şey söylemiş midir sorusunu ilk defa okuduğumda şaşırmadım desem yalan olur. Şu ana kadar aklıma böyle bir sorunun gelmemiş oluşu, şaşırmamın nedeni. Ama itiraf edeyim, dinin, hayatın bütününü kuşatan özelliğini ve özellikle sorunun devamında ifade edildiği şekliyle, dinin yaptırım gücünden meded umulması zihnimde yeni ufukların belirlemesine vesile oldu. Müteşekkirim soru sahibine.
Farklı açılardan bakılabilir bu meseleye. Öncelikle hak açısından. Hak, hemen herkesin bildiği gibi, İslam’da en genel sınıflandırma ile Allah hakkı ve kul hakkı olarak ikiye ayrılır. Hak, gerek anlam çerçevesi, gerekse onun içini dolduran örneklemelerle Kur’an ve sünnet tarafından tesbit edilmiştir. Kur’an ve sünnette açıkça belirlenmeyen haklar ise, genel geçer İslami ve insani prensiplerle ve vahyin aydınlığından yürüyen akılla belirlenir. Sonra bunlar örf-adet, gelenek ve görenek olarak hayatımıza mal olur.
Her türlü hakkı korumak, kime ait olursa olsun, her Müslümanın hem Allah’a hem de topluma karşı olan görevleri arasındadır. Hakkın küçüğü-büyüğü, önemlisi-önemsizi olmaz.
Hak haktır. Hakkın ihlal veya yerine getirilmesi durumunda, kişi, dünyevi ve uhrevi mükafat veya cezai müeyyideye, günah veya sevaba muhatap olur.
Bir insan kendine terettüp eden hakkını, başkasına rızası ile verebilir. Aksi halde güç ve kuvvet kullanarak, hile ve entrikalarla hakkı o şahıstan almanın adı İslam’da gasptır, hırsızlıktır. Bazı haklar vardır ki, iadesi mümkün değildir. Çünkü zamanı geriye doğru işletemezsiniz. Ya da muhatap bütün bir toplum/millet hatta insanlık olabilir. İadesi mümkün olanlarda da, taraflardan birinin ömrü yetmeyebilir. Öyleyse dikkatli yaşamak şarttır.
Şimdi hak kavramı özelinde birer cümle ile ifade ettiğimiz, aslında ara başlıklar halinde ayet ve hadisi ile teker teker incelenebilecek bu hususların hepsi imtihanlarda kopya çekmek ile birebir alakalıdır ve tahmin ettiğiniz gibi ortaya çıkan sonuç olumsuzdur.
Herşeyden önce, kopya çekmek bir hak değildir. Kopya ile alınan imtihan sonuçu, haksız bir kazançtır. Haksız kazanç ise, hangi alanda olursa olsun, prensipte İslam’ın cevaz vermediği hususların başında gelir.
Kopya ile insan, kendisi ile eşit şartlarda bulunan, belki de gecesini-gündüzüne katarak çalışan sınıf arkadaşlarının hakkını gasb etmekte, daha açık ifade ile onların hakkını hırsızlık yaparak çalmaktadır.
Ayrıca, mesele sadece sınıf geçmek veya sınıf birincisi-ikincisi olmakla sınırlı ve kayıtlı tutulamaz. Bunun çok daha ötesinde mezuniyet ortalamasına yansıyacak rakamlarla başarı durumu belirlenecek, belki o başarı puanı, mezuniyet derecesi, hayata atılma anı geldiğinde işe alınmadan, alınan işte sorumlu mevkilere getirilmelere kadar rol oynayacaktır. Dolayısıyla çok basit ve küçük gibi görünen bir hareket, uzun vadede birebir toplumun hak ve hukukunu ilgilendiren bir mevzu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kopya çekerek mezun olan ve aslında diplomayı hak etmeyen bir doktorun, doktorluk yaptığını düşünün!
Kopya, şahsın hem kendisini, hem ilk etapta muhatabı olan hocasını, ailesini ve uzun vadede bütün bir toplumu aldatan bir davranış olması hasebiyle de mezmumdur. Hz. Peygamber( sav) hiç bir kayıt koymadan, “Bizi aldatan bizden değildir[1] ” buyurmaktadır.
Dini ve ahlaki değerlerin hercümerc olduğu bir toplumda, buraya kadar ifade edilen şeyler dini hassasiyeti olmayanlara bir şey ifade etmeyebilir. Bu durumda haksızlığı hak zannedenlere, hak namına hukuksuzluğa kapı açanlara yardımcı olmak gerektiğini düşünüyorum. Milli şairimiz M. Akif ne güzel der: “Çünkü bugün ortada hak sahibi, Bir kişidir: “Hakkımı vermem” diyen.” Böylece hem onların dünya ve ukbasına, hem de topluma iyilik yapılmış olur.
Bitirirken; son sözü demediniz diye düşünmüyorsunuz umarım. İsrafı kelama gerek yok; son söz, şiddeti vuzuhundan gizli.
(Yazının orijinali Zaman gazetesinin 11/02/2007 tarihinde yayınlanmıştı. Zaman gazetesinin arşivi kapatıldığından dolayı, yazıyı yazardan temin edip, onun izniyle burada yayınlıyorum.)
[1] Muslim, Iman, 164.
Hamteli: offering suggestions for and criticisms on Hizmet. The name is a play on Gulen’s weekly podcasts (‘Bamteli’), which means ‘the crux of the matter’ and is suited to the ‘weighty’ topics of faith, religion and society that he addresses. In Turkish, the word ‘ham’ on the other hand means ‘draft’, ‘unfinished’ or ‘half-baked’, which is well suited to my ‘half-baked’ views expressed herein.